1.1.Sümer Adı
Sümer olarak bilinen ismi ilk olarak Akadlar kullanmıştır. Akadlar, Sümer toprakları için “mat Sumeri”, yani “Sümer memleketi” şeklinde bir tanımlama yapmışlardır. Babil ve Asur lehçelerini de içine alan Akadca’da kavim olarak kendilerine “Sumeru”, “Sumeraiu” veya “Sumera”, yani Sümerler denildiği anlaşılmıştır. [1]
Sümer adıyla anılan insanların kendilerine Ki-en-gi dediği belirtilmiş bu sözcüğün Akad dilindeki karşılığı ise “Šumerum” şeklinde ifade edilmiştir. Kiengi tanımına benzer bir tanımın Çin kaynaklarında Kien-kun şeklinde Kırgızlar için kullanılmış. Kien-kun tabiri bir nevi kızıl-yüz, Kızılderili manasında ifade edilmiştir. Ki-en-gi sözcüğü ise en eski metin olarak Uruk’un Enšakušanna’sın da geçmiştir. [2]
1.2. Sümerlerin Kökeni
Sümerler, Mezopotamya’nın yerli halkı olmayıp M.Ö. 4. Binyılın sonlarına doğru Mezopotamya’nın güneyine yerleşmişlerdir. Sümerlerin kökeni hakkında pek çok görüş ileri sürülmüş, kökenleri Hint Kültürü içinde aranmış ancak antropolojik bulgular neticesinde Sümer kavmi Sami ve Hint-Avrupalılardan ayrılmıştır.[3]
Bilim adamları tarafından ileri sürülen görüşlerden en kuvvetlisi Sümerler’in Mezopotamya’ya Aral Gölü çevresinden yani Orta Asya’dan geldiklerine dair ileri sürülen görüştür.[4]
Alman Sümerolog Harmut Schmökel’e göre Sümerler, “geniş yüzlü, küçük kafataslı, ileriye çıkan düz burunlu, ince dudaklı, küçük ağızlı, kısa alt çeneli, dar alınlı ve geniş tıknaz bedenli insanlar” olarak tasvir edilmiştir. Sümerlerin etnik kökeni üzerin de pek çok çalışma yürütülmüş ve bu çalışmalar neticesinde öne çıkan görüş Sümerlerin Türklüğü görüşü olmuştur. [5]
Türkler ve Sümerler arasında bulunan ortak noktalardan en önemlisi iki kavmin dillerinde ki benzerliktir. Sümerlere ait kil tabletlerin çözümlenmesi ile bu tabletler üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda Türkçede kullanılan, 200’e yakın kelimenin Sümer dilinde de mevcut olmasıdır. Dilin yapısında bulunan kelimelere bakıldığında bu kelimelerin, Türkçe ve Moğolca da olduğu gibi eklemeli dillerden olduğu anlaşılmıştır.
Sümerce ve Türkçe kelimelerin benzerliklerine örnek olarak, Türkçede “Tengri” kelimesinin karşılığı Sümercede “Dıngır”, veya Türkçede “Börü”, Sümercede “Buru” şeklinde olması her iki dil arasında ortak bir dil kültürünü ortaya koymuştur. [6]
1.3. Sümerler ‘de Sosyo-Ekonomik Yapı
Sümerler site adı verilen kent devletleri altında yaşamaktadırlar. Her bir site siyasal bakımdan bağımsız olup siteler arasında kültürel yönden yakınlık görülmektedir. Her bir sitenin koruyucu tanrısı olup Nippur gibi ortak bir kült merkezi mevcuttu. Güçlü bir merkezi devlet yapısı olmayıp, siteler arasında gevşek bir birlik görülmektedir. Sitenin merkezinde Ziggurat adı verilen tapınaklar dini, ekonomik ve idari alanda etkili bir merkezdi.[7]
Sümerlerin kurmuş olduğu bu küçük siteler, bir çeşit ilkel sosyalizm ile idare edilmekteydi. Ancak bu sosyalizm gücünü tanrıdan aldığı için Sümerliler ile birlikte Mezopotamya’da başlayan bu rejime “mabet sosyalizmi” veya “teokratik sosyalizm” denilmekteydi. Sümerler bu ilkel sosyalizmin bir neticesi olarak M.Ö. 3200’lerde yazıyı da keşfetmeyi başardılar.[8]
M.Ö. 4000 yıllarından itibaren Mezopotamya’da kil tablet üzerine yazılmış olan piktografik yazı zamanla çivi yazısına dönüşmüştür. Sümerlerin icat etmiş olduğu çivi yazısı tarihçiler tarafından medeniyetin ve yazılı tarihin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Sümer yazısı soldan sağa doğru biçimde yazılmaktadır. Kalemle çizilen kama şeklindeki bu çizgiler nedeniyle yazı, çiviye benzetilmiş ve Sümer Yazısına “çivi yazısı” denilmiştir. Çeşitli boyutlarda hazırlanan kil tabletler üzerine yazı yazıldıktan sonra sertleşmesi için güneşte kurutulmuş yahut fırında pişirilmiştir.[9]
1.4. Sümerler ‘de Ordu
Erken dönemde siyasal iktidar Ensi denilen kent valisinin elindeydi ancak kentin tamamını ilgilendiren bir karar alınacağı zaman “yaşlılar” adıyla bir üst meclis “erkekler” adıyla da bir alt meclisin bir araya gelmesiyle oluşturulan kongrede alınıyordu. Zor savaş zamanlarında ise bu meclisler toplanıp tek bir kişiye yetki vererek onu tüm ordunun başına getiriyordu. Bu durum daha sonra bu kişilerin kral olarak ortaya çıkmasına sebebiyet vermekteydi. Kentin nüfus çoğunluğunu ise çiftçi ve hayvan yetiştiricileri, gemici, tüccar, mimar, marangoz vb. esnaf halk oluşturmaktaydı. Kölelik ise Sümer kentlerinde kabul görülmüş; tapınakların, sarayların ve zenginlerin kendi çıkarları için sömürdükleri köleleri bulunmaktaydı. Köleler savaş esirleri olup yabancı olmak zorunda değildi yani diğer Sümer kentlerinden savaş esiri olarak alınan başka köle Sümerlerde bulunmaktaydı.[10]
Sümerlerde askerlik mesleği soylulara ait bir meslek olmasına karşın, savaş zamanında bütün Sümerli erkekler asker statüsünde yer alırdı. M.Ö. 4. Bin yıldan itibaren Mezopotamya’da askeri piyadelerin varlığı bilinmektedir. Ordularda piyade ve savaş arabaları askerlerin olduğu arkeolojik kazılarda ele geçirilen kabartmalarda görülmektedir. Askeri teçhizat olarak ise ok, yay, mızrak, topuz, balta ve kılıç gibi silahları bulunmaktaydı. Askerlerin uzun diz seviyesine kadar uzanan tunikleri ve üzerinde de kaftanları yer almaktaydı. [11]
1.5. Sümerlerde Din
Sümerlere ait din anlayışının merkezinde tanrı ve tanrıçalardan oluşan politeist yani çok tanrılı bir sistem mevcuttur. Üstün insani nitelikler ve tabiat olayları çerçevesinde şekillenen tanrı anlayışı ile sınırlı kalınmamış kültür, mitoloji ve toplum hayatı tarafından üretilen diğer idollerde varlığını göstermiştir.[12] Sümer din adamlarının birçok alanda büyük bir güce sahip olmaları, onların sistemli bir yapılanmaya girmelerini sağlamıştır. Dini inançlar çerçevesinde oluşan bu yapılanma görev ve güce göre oluşan bir hiyerarşiden meydana gelmiştir.[13] Bu hiyerarşi tapınak içerisinde gerçekleştirilen bazı törenlerde kendini belli etmiş ve bazı tören ve uygulamalar yalnızca rahiplerin katılımı ile gerçekleşmiştir.[14]
Sümerlerde her şehrin koruyucu bir idolü olmakla beraber o tanrı şehrin güzel bir yaşam sürmesinden de sorumluydu. İdolün gücü, şehrindeki halkın iyi veya kötü olmasına bağlıydı. Sümerler bu idoller üzerine pek çok efsane türetmiş, şiirler yazmış, ilahiler bestelemiş, törenler tertip etmiş ve bunları yazıya geçirerek günümüze ulaşmasına vesile olmuşlardır.[15]
Sümerler, idollerini başlangıçta soyut bir biçimde düşündükleri ancak erken hanedan döneminden itibaren ise somut bir biçimde yani kendilerine benzer şekilde imgeledikleri anlaşılmaktadır.[16]
KAYNAKLAR
[1] İlhami Durmuş, Sümerlilerin Kökeni ve Kültürü, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2018, 5. Sayı, s.182.
[2] Oğuzhan Abacı, “Sümer ve Türk kültürünün Mukayesesi ve Çıkan Sonuçlar”, (Danışman: Kürşat Koçak) NHBVÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir, 2016, s.9.
[3] Bülent İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları, Bilim Teknik Yayınevi, 2013, İstanbul, s,48.
[4] İlhami Durmuş, Sümerlilerin Kökeni ve Kültürü, s.177.
[5] Mehmet Mandaloğlu, Orta Asya’dan Mezopotamya’ya Sümer Göçleri ve Kültürel Etkileri, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:2, Sayı:5, 2011, s.32-33.
[6] Merve Altuntaş, Sümerlerin Kökeni Meselesi Bağlamında: “Türk ve Sümer Kültüründe Hayat Ağacı Motifi”, (Danışman: Engin Eroğlu), AÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, Amasya, 2023, s.3-4.
[7] Hasan Bahar, Eskiçağ Uygarlıkları, Kömen Yayınları, Konya, 2016, s.66.
[8] Ekrem Memiş, Eskiçağda Mezopotamya, s.22-23.
[9] Hümeyra Gümüşhan, Yazının Tarihsel Gelişimi ve Bu Süreçte Yazının Çeşitli Yüzeylere Uygulanabilirliği, 6. Uluslararası Matbaa Teknolojileri Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi, 2018, s.1130.
[10] Samuel Noah Kramer, Sümerler, (Çeviri: Özcan Buze) Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002, s.104-112.
[11] Hasan Bahar, Eskiçağ Uygarlıkları, s. 74-75.
[12] Abdullah Altuncu, Sümerlerde Din ve Toplum Hayatı Üzerindeki Etkileri Bakımından Rahip ve Rahibe Sınıfları, 1. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi- İnsan ve Toplum Bilimleri, İspanya, 2016, s.147
[13] Kemalettin Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2010, s.68.
[14] Şemsettin Günaltay, Türk Tarihinin ilk Devirlerinden Yakın Şark Elam ve Mezopotamya, Türk
Tarih Kurumu, Ankara 1987, s. 489.
[15] Muazzez İlmiye Çığ, “Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni”, Kaynak Yayınları, İstanbul,2005, s.12-13.
[16] Yıldız Tilbe Etgü- Okay Pekşen, Sümerlilerde Din Anlayışı ve Tanrı Algısı, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:22, Cilt:2, 2023 s.515.