Bizler Anunnakileri önce Sümer tabletlerinde Sümer Tanrıları olarak, daha sonra Akad metinlerinde, Hititlerde ve günümüze gelen çeşitli uygarlıklarda hatta dünyanın her yerindeki çeşitli medeniyetlerde ve tarih bizlere yaklaştığı zaman Mitolojilerde ve inanç sistemlerinin içinde bu tarz varlıklardan bahsedildiğini hikaye ve destanlarda sıklıkla görüyoruz.
Anunnakileri kısaca anlatmak gerekirse Sümer Tanrıları, Tanrı deyince aslında dinsizlik değil o zamanın hiyerarşisi ile insan üstü özelliklere sahip insansıları kapsayan tanımı ile görüyoruz. Burada insan diyemiyoruz çünkü geldikleri yer gökyüzü ki Semavi dinlerin kaynağı da böyle ve bir sürü teknoloji ve acayip uzun ömürleri var, inanılmaz teknolojik yetenekleri, mimarisi, matematiği, yazısı, çok farklı özellikleri var. Buna sıradan bir insan diyemezsiniz ve kendi içlerinde de hiyerarşileri var tabi ki bunlara o zaman henüz Semavi bir din olmadığı için Tanrılar deniyordu.
Semavi din dediğimiz şey son peygamber Hz. Muhammed ve Kur’an-ı Kerim ile noktalanmış peygamber ve yazılı bir bilgisi, iletişimi bundan önce milat kabul ettiğimiz Hz. İsa’nın doğumu yani 0, ondan önce Hz. Musa, Hz. Davut ve peygamberler ile gelmiş yazılı kitaplardan itibaren oluşmuştur ve bu kadarlık bir dönemi kapsar.
Bundan önce Tanrı yok muydu, muhakkak vardı peki o Tanrıya hangi din adı altında tapılıyordu, Hz Muhammed yok İslam yok tabi ki başka bir inanış sistemi olacak. Bunu yadırgamamak lazım, bunların gelişmiş ve güncellenmiş halleri ile biz muhatap olduk. Tabi bu güncel kaynaklardan önceki orijinalliği araştırmakta kaynaklar çok kısıtlı ve bunlar yoruma dayalı olarak ele alındığı zaman çeşitli sonuçlar veriyor.
Biz bu Anunnakileri nereden öğrendik?
Sümer tabletlerinde gökten gelen elliler ya da Anu denilen Kralların da Kralı olan dünya dışı bir varlık silsilesi olan, Anu’nun soyundan gelen Anunnaki olarak çevrilen bir varlık bütünü. Bunların insanlara sunuluşunun en büyük adımını Azeri kökenli bir Yahudi olan Zecharia Sitchin yapmıştır. Bu konuyu çok detaylı bir şekilde araştırıp ele aldı. Bu konuya dair çok önemli araştırmaları ve çok ciddi çalışmaları vardır.
Zecharia Sitchin araştırmalarında dünya dışında Nibiru diye bir gezegen olduğunu ve bu gezegenin Sirius’un C uydusuna ait olduğu düşünülen bir yapıdır demiştir, bunun 3600 yıllık eliptik bir yörüngesi ile güneş sisteminin içinden geçtiğinin, bu geçiş sırasında güneş sistemimizdeki gezegenlerinde etkileşime geçtiği, bunların hem fiziksel hem de uygarlıklar arası bir etkileşim olduğundan kısaca bahsediyor. Fakat Zecharia Sitchin araştırmaları ve kitaplarında Enki’nin 14 kayıp tabletinden ve bazı konulardan bahseder, bu konulara Sümerolog ve tarihçiler kesinlikle karşı çıkar.
Peki kimdir bu Enki, Berlin tarih müzesinde MÖ 3000 yılına ait Sümer silindirik mührü bulunur. Sümerler bu mühürler ile belgeleri tasdikliyordu. Mührün üzerinde Tanrı Enki’nin ve güneş sisteminin tasviri vardır fakat gezegenlerin sayısı bizim bildiğimizden 1 fazladır. Sümerler bu gezegeni Nibiru diye adlandırıyordu. İnanışlarına göre Anunnakiler, Nibiru adını verdikleri bu gezegenden gelmekteydi. Tanrı Enki, Anunnakilerin 10. Kralı Anu’nun büyük oğludur ve birde kardeşi Enlil vardır. İnanış ve araştırmalara göre babaları aynı anneleri farklıdır ve dünya dışı varlıklardır. Enki’nin annesi Drako takım yıldızlarındandır. Dramin Nimul olarak geçer ve büyük ihtimalle bir Drako Reptilian’dır. Enki’nin annesi farklı bir tür olduğu için Enki melez kardeşi Enlil ise saf Anunnaki’dir. Bu yüzden Enki’nin her zaman kardeşi Enlil’den geri planda kaldığı ve içlerinde bir çatışma söz konusu olduğu, Enki’nin kötülüğü temsil ettiği düşünülür.
Hatta Babil’in tanrısı Marduk, Enki’nin oğludur. Sümerlerde Enki diyoruz, ezoterik örgütlerde Lucifer yani ışığı getiren, Prometheus, Satan, Hint mitolojisinde Şiva, Yunanlarda Poseidon, Mısırda Ptah, Mason cemiyetlerde de Baphomet yani Satanizm’in Tanrısı Enki’dir.
Sümer metinlerinde Enki’nin tırnak kirlerinden cinlerin yaratıldığı Muazzez İlmiye Çığ’ın Enki ile ilgili kitaplarında yazar. Kendisinin de ateşten yaratıldığı yazar bu yüzden Enki’yi günümüzde şeytan olarak tasvir ederler.
Anunnakiler ile ilgili yaratıcı demek kesinlikle yanlıştır insan DNA’sına etki ettikleri düşünülür fakat etki ettikleri insanı yarattığı anlamına gelmediği için bu varlıklara Tanrı diyemeyiz.
Sümerolog ve tarihçilere göre Anunnakiler ortaya çıktığı veya dünyaya geldiği zaman insanoğlunun psişik güçleri ve frekansları onlardan yüksek olduğu için onların alet, edevatla yaptığı şeyleri insanoğlu duygu ve düşünceleri ile yapabiliyordu yani kayaları ve cisimleri hareket ettirebilecek kadar psişik güçlere sahiplerdi. Daha sonra insan DNA’sına Anunnakiler tarafından yapılan müdahaleler sonucu bu güçler körelmiştir.
Kur’an’da çok yanlış anlaşılan bir şey vardır. Biz Adem ve Havva’yı ilk insan olarak biliriz fakat Kur’an’da Adem ve Havva ilk insandır yazmaz hatta ilk insan olmadıkları bir çok defa yazar. Adem ve Havva’dan önce nice insan ve cin kavimlerini helak ettik, sizden daha üstün ırkları yok ettik diye belirtilir. Bizden üstün denilen ırklar kimdir tabi ki Sümer Tanrıları Anunnakiler yani onları yok etmiştir peki nasıl yok etmiş Mu’yu yok etmiş, Atlantis’i yok etmiş sonra Zülkarneyn seddi ile tamamen bu boyuttan yok etmiştir.
Gelelim Mu ve Atlantis konusuna, tarih ve bilime göre Antik Çağ’da bir nükleer savaş olduğu kesindir. Antik zamanda yaşanan nükleer savaşta Sirius ve onlara bağlı diğer gezegenlerden gelen türler insanların yanında, Anunnakiler ve müttefiklerine karşı savaşmıştır. O savaşın adı Maharrata’dır. Bu savaş sonucu Siriusluların yardımı ile insanlar ve elf benzeri varlıklar veya Agarta diyebileceğimiz bir tür, yeraltı şehirleri inşa edip Agarta uygarlığın oluşturmuşlardır. Agarta frekans olarak pozitif bölgeyi temsil eder, negatif bölge ise Şambala’dır.
Araştırmalara göre Agarta antik dönemde insanların olduğu yerdir bu savaşlardan sonra insanlar Agarta’dan çıkıp Mu’yu inşa ederek bir süre kendi türleri içinde barış içinde yaşamışlardır. Daha sonra negatif yönlerden etkilenenler Mu kıtasında ayrılıp Atlantis’i kurmuşlardır. Atlantis’in negatif yönlerin ve teknolojinin etkisinde kalmasıyla çıkan savaş sonucu iki kıtada yok olmuştur. Aslında Atlantis’in kötü olan dünya dışı varlıklar ile bir araya gelmesi sonucu hem dünya hem Mu’yu yok etmek üzere harekete geçince hem Mu’yu hem kendini hem de tüm bilgi birikimi yok etmiştir. Bu savaş sonucu Anunnakilerin Nibiru’ya döndüğü fakat melezlerinin hala dünyada olduğu, Siriusluların ise tamamen dünyadan gittiği düşünülür.
Yani Anunnakiler için yaratıcı sıfatının kullanılması kesinlikle yanlıştır, o zamanın teknolojisinden daha üstün bir teknolojiye sahip oldukları ve o dönemin insanları bu teknoloji ve gelişmişliğe anlam veremedikleri için onlara Tanrı demişlerdir. Anunnakiler insan DNA’sına olumsuz etkide bulunmuş ve değiştirmişlerdir ama bunlar, onların insanları yarattıkları anlamına gelmiyor. Anunnakiler her ne kadar dünyadan gitmiş olsalar da dünyada bıraktıkları melezleri ve mavi kan diye hitap ettiğimiz kişiler hala dünyadaki varlıklarını sürdürmekte ve fiziksel olarak olmasa da hala Anunnakiler ile irtibat sağlamaktadırlar.