Sevr Antlaşması ’ndan 1923 Yılına Türk Dış Siyasetindeki Önemli Gelişmeler
Kasım 02, 2024

Atatürk, Nutuk’ta Sevr Antlaşması ‘nı “Türk milleti aleyhine büyük bir suikast girişimi” olarak nitelendirmiştir. Lozan Antlaşması için ise “bu büyük yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir.” İfadesini kullanmıştır.

Osmanlı Devleti, 21 Temmuz 1774 tarihinde imzaladığı Küçük Kaynarca Antlaşması sonucunda Hristiyanların dinlerini ve kiliselerini koruyacağı yolunda Rusya’ya güvence vermek zorunda kalmıştır. Bu antlaşma sonucunda Rumeli Osmanlı Devleti’nden koparılmıştır. Bu durum sonrasında Avrupa büyük devletleri, Anadolu’yu parçalamaya yöneldiler ve 13 Temmuz 1878 yılında Berlin Antlaşmasına şu maddeyi koydular. “Babıali Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde yerel ihtiyaçlarında gerektirdiği reformları geciktirmeden yapmayı ve Çerkez ve Kürtlere karşı Ermenilerin huzur ve güvenliğini sağlamayı taahhüt eder. Bu hususta alınacak önlemleri devletlere bildirecektir ve devletlerde alınacak önlemlerin uygulanmasını gözetleyecektir.

Bu madde ile, Ermeni, Kürt ve Çerkez isimleri ilk defa bir uluslararası antlaşmaya girmiş oldu. Bu madde Anadolu’nun parçalanması sürecini başlatmıştır. Kürtçülük bu süreçte ortaya çıkmış, Ermeni sorunu da büyümüştür. Kısacası Berlin Antlaşması Rumeli için Sevr demektir. Aynı antlaşma Anadolu için de Sevr sürecini başlatmıştır. Avrupa Osmanlıyı yıkmak için din bakımından, dil bakımından ve soy bakımından Türklerden farklı unsurları keşfediyordu. Ermeni sorunu tekrardan bu sırada ortaya çıkarıldı, Kürtçülük yine bu yıllarda baş göstermeye başladı. Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Ermenilere el atan Rusya’yı Avrupa devletleri izledi. 1856 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Avrupa Büyük Devletleri de Osmanlı Hristiyanlarının koruyuculuğu hakkını elde etti.

Sevr’in Hazırlık Süreci

10 Ağustos 1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması Türkiye’nin hepten parçalanmasını amaçlamıştır. Fakat antlaşma imzalanıncaya kadar kırk küsür yıllık bir hazırlık süreci olmuştur. Bu süreç Rusya’nın 1877-1878 Savaşı sonunda, 3 Mart 1878 günü Osmanlı Devleti’ne dikte ettiği Ayastefanos Antlaşması ile başlamıştır. Ayastefanos yurdumuzun parçalanması anlamında Rumeli’nin Sevr’i, Anadolu’nun da Sevr başlangıcıdır.

Bu antlaşma ile Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya’ya terk edilmiştir. Daha doğrusu Ermenilerin yaşadığı yerlerde Kürtler ve Çerkezlere karşı bölge halkının güvenliğini sağlamayı Ruslar üstlenmiştir. Osmanlı Hükümeti, Rusya’ya karşı yükümlülük altına girmek zorunda kalmıştır. Aynı durum Küçük Kaynarca Antlaşmasının 7. maddesinde de uygulanmaktaydı. Küçük Kaynarca Rumeli’yi parçalamıştı, Ayastefanos da Anadolu’yu parçalayabilecekti.

Sevr Antlaşması

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi döneminde topraklarımızı işgal eden İtilaf Devletleri, Türk milletine karşı asırlardır hazırladıkları “büyük suikast” yani Sevr’i artık hayata geçirmeye başladılar. Anadolu’da artık kağıt üzerinde değil fiilen parçalanacaktır. Bu dönemin ilk iki yılında Sevr Antlaşması tamamlandı ve 10 Ağustos 1920 günü İstanbul Hükümetine imzalatıldı. Bu antlaşma ile Anadolu üzerinde büyük bir Ermenistan ve özer bir Kürdistan kurulması amaçlandı.

Sevr Antlaşması tam olarak 433 maddeden oluşmaktadır. Antlaşma toplam 3 dilde, büyük boyda bir kitaptır. Bunun içinde “Kürdistan” bölümü üç maddelik bir yer tutmaktadır. Ermenistan konusunda uzun uzun ayrıntılara girilmiş olmasına rağmen, Kürdistan konusu üç madde ile geçiştirilmiştir.

Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından sadece beş altı ay sonra, bazı değişiklikler yapılması söz konusu olunca, İngilizlerin ilk gözden çıkardıkları maddeler Kürdistan maddeleri olmuştur. İngiltere Dışişleri Bakanlığı 1921 Londra Konferansı öncesinde Sevr Antlaşması’nın Kürdistan bölümünün antlaşmadan çıkarılmasını hükümete önermiştir. Yani Sevr Antlaşması’nın Kürdistan bölümü antlaşmanın kendisinden önce ölmüştür. Mart 1922 yılında Müttefiklerin Ankara Hükümetine sundukları yeni barış önerilerinde artık “Kürdistan” sözü yoktur. Lozan Konferansı’nda da söz konusu edilmemiş, ettirilmemiştir. Fakat “Ermeni Yurdu” ve “Müslüman azınlıklar” konuları Londra’da da görüşülmüştür.

Lozan Konferansında Ermeni Yurdu Ve Müslüman Azınlık Sorunları

İsmet Paşa Lozan Konferansı’na 14 maddelik bir ana talimat ile gitmiştir. Toplam üç sayfadan oluşan bu belgenin her sayfasında o zamanki bütün bakanların imzası bulunmaktadır. Bu ana talimat Misak-ı Millinin genişletilmiş haliydi. Türkiye’nin milli hedefleri baskın bir şekilde belirtilmekteydi. Atatürk ve arkadaşlarının önemle vurguladığı konulardan birisi ise “Türkiye toprakları üzerinde bir Ermeni yurdu söz konusu olamaz, olursa konferans kesilir” idi. Aynı kararlı tutum “azınlıklar” konusunda da görülür.

Birinci maddeye göre “Osmanlı Devleti’nin 30 Ekim 1918 günkü silahsızlanma çizgisi içinde, din, soy ve amaç birliği bakımından birbirine bağlı olan, karşılıklı saygı ve özveri duyguları besleyen soy ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin koşullarına saygılı Osmanlı-İslam çoğunluğunun yerleşmiş olduğu kesimlerin tümü, ister bir eylem, ister bir hükümle olsun, hiçbir nedenle birbirinden ayrılmayacak bir bütündür.” İfadeleri kullanılmıştır. Bu konferansta sonuca bağlanamamıştır.

Lozan Barış Görüşmelerinin Tekrar Başlaması

Lozan Barış Görüşmelerinin 23 Nisan 1923’de tekrar başlamasıyla yabancı basında dikkatimizi çeken bazı yazılar kaleme alınmıştır. Yabancı basında yer alan bazı yazılar şunlardır;

· 4 Nisan Daily Mail Atlantic Edition: Türklerin görüşmeleri kesintiye uğradığı ara dönemdeki Müttefik tutumunu olumlu bulduğunu belirtmiştir.

· Belfast New Letter: Türklerin Lozan’a geri dönmesini barışı fazlasıyla arzu etmeleriyle ilişkilendirmiştir.

· The Economist: Amerika’nın Chester projesiyle çok önemli imtiyazlar elde ettiğini, verilen imtiyazlarla demiryolu hatlarının her iki tarafında 20 km’lik bir marj içinde, Amerika’ya münhasır madencilik hakları verilerek bazı demiryolu ve limanların inşa edilmesinin sağlandığını, buna karşılık Ankara’nın yeniden inşasının söz konusu olduğunu söylemiştir. Mayıs ayında Lozan Konferansı’nın çözümlenmesi umudunun arttığını ve birçok sorunun çözüme kavuşturularak barışın sağlanacağını belirtmiştir.

· The Times: Barışın gerçekleşmesine az bir zaman kala, en büyük hatanın asıl büyük problemleri sona bırakarak küçüklerin öncelikle çözülmesinde olduğunu belirtmiştir.

· The Financial Times: Türkler aldıklarından memnun, umduklarından daha fazlasını elde ettiler, demiştir.

Lozan Konferansının Sonuçları

Lozan Barış Görüşmelerinde Türkiye’nin temel hedefi Misak-ı Milli sınırlarını uluslararası hukuki bir zeminde onaylatmak, bağımsız ve milli bir devlet kurduğunu tüm dünyaya kabul ettirmektir. Bu sebeple TBMM’nin kendisine verdiği tam yetki ve sorumluluk ile Lozan’a giden Türk heyeti, Mondros’tan değil, Mudanya’dan geldiğinin altını her fırsatta çizmiş, egemen ve bağımsız bir devlet olarak diğer Avrupalı Devletler ile eşit konumda olduğunu savunmuştur. Başta İngiltere olmak üzere Müttefik Devletler, kendilerinin Mudanya değil Mondros’tan geldiklerini ve sadece Sevr üzerinde bazı değişiklikler yapmak istediklerini belirtmiştir. İngiltere, Ankara Hükümeti’ne karşı olumsuz bir tavır takınsada, yine de Türkiye ile karşı karşıya gelerek müzakere etmek zorunda kalmıştır. Görüşmeler sonrası imzalanan antlaşma ile Türkiye Misak-ı Milli kararlarını büyük ölçüde gerçekleştirmiş, gerçek bir tam bağımsızlığa kavuşmuştur.

Lozan Görüşmelerinde Lehimize Sonuçlanan Konular

· Türkiye savaş tazminatı alma konusunu kabul ettirmiştir.

· Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış, Türkiye ekonomik özgürlüğe kavuşmuştur.

· Azınlıklar konusunda kesinlikle ödün verilmiştir.

· İtilaf Devletleri İstanbul’u tamamen boşaltmıştır.

· Boğazlar ve Hatay sorunu başta aleyhimize sonuçlanmış olsada daha sonra lehimize çevrilmiştir.

Lozan Görüşmelerinde Aleyhimize Sonuçlanan Konular

· Batı Trakya Yunanlılara bırakılmıştır.

· 12 ada kaybedilmiştir.

· Osmanlı borçları Türkiye tarafından ödenmeye mahkum edilmiştir.

· Patrikhane İstanbul’da kalmıştır.

1920 Ve Sonrasında Yaşanan Bazı Önemli Olaylar

· 1 Şubat 1920: Hindistan Müslümanları, Türk davasını desteklemek için Avrupa’ya bir heyet gönderdi.

· 10 Mayıs 1920: Paris yakınlarındaki Sevr kasabasında Sevr Antlaşması imzalandı.

· 14 Mayıs 1920: Yunanistan Batı Trakya’yı işgale başladı.

· 28 Mayıs 1920: Ermeniler, Türklere karşı savaş bildirgesi yayınladı.

· 1 Haziran 1920: ABD Senatosu, Doğu Anadolu’da bir Ermenistan Mandası kurulması teklifini Wilson’a rağmen 23’e karşı 52 oyla reddetti.

· 19 Ağustos 1920: TBMM aldığı kararla, İstanbul’un yaptığı hiçbir antlaşmayı tanımayacağını bildirdi.

· 24 Temmuz 1923: Türkiye Kurtuluş Savaşı’nı kesin bir şekilde kazandı.

· 29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi.

Bu Haberi Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.