Arkeologlar, keçeden yapılmış bu figürün, Demir Çağı’ndaki bölge halkı tarafından yaşamın bir sembolü olarak kullanıldığını düşünüyor.
Pazırık Kuğusu adı verilen bu figür, Ren geyiği keçesinden yapılmış, ren geyiği yünüyle doldurulmuş, kuğu şeklinde bir süs. Rusya’nın Sibirya bölgesindeki Altay Dağları’nda, Pazırık Vadisi’nde bulundu ve yaklaşık 2.400 yıl öncesine tarihleniyor.
Bu yumuşak figür, Saka kültürel grubunun bir parçası olduğu düşünülen Pazırık kültürüne atfediliyor. Saka grubunun kendisi ise, Doğu Avrupa ve Asya’da geniş bir bölgeyi kaplayan İskit kültürünün doğu kolu olarak değerlendiriliyor.
Yaklaşık 30 santimetre boyundaki bu kuğu, Altay Dağları’ndaki Pazırık Vadisi’nde bulunan bir tümülüste, diğer değerli eşyalarla birlikte keşfedildi. Bu bölge, Rusya’nın Kazakistan, Çin ve Moğolistan sınırlarına yakın.
(İlgili: 2.500 Yıllık Pazırık Halısının Sırrı Çözüldü)
Arkeologlar, figürün MÖ 5. veya 4. yüzyıla ait olduğunu düşünüyor. Kuğunun gövdesi beyaz keçe haline getirilmiş ren geyiği yününden yapılmış, gagası, gözleri ve kanat uçları siyah keçeden oluşturulmuş. Kırmızımsı kahverengi keçe ise “ayaklar” için kullanılmış ve figürün içi yine ren geyiği yünüyle doldurulmuş.
Ayaklara eklenen tahta çubuklar kuğunun dik durmasını sağlıyor. St. Petersburg’daki Rusya’nın Hermitage Müzesi’nde sergilenen bu figür, müze küratörlerine göre yakınlarda bulunan ahşap bir arabaya ya da uzun süre önce çürüyüp kaybolmuş tümülüsün üstüne kurulmuş çadır benzeri bir yapının üstüne monte edilmek için kullanılmış olabilir.
Müzeye göre, kuğu havada, karada ve suda yaşamı sembolize eden bir figürdü. Ayrıca kuğu veya benzeri bir su kuşu, bir yaratılış mitinde de yer almış olabilir. Müzeye göre, “evrenin bir kuğu, ördek veya kaz tarafından yaratıldığı düşüncesi, eski dönemlerde birçok kozmogonik düşüncede yaygın bir kavramdı.”
Sovyetler Birliği’nden arkeologlar, Pazırık Vadisi’ndeki tümülüslerde 1920’lerde kazılara başladılar ve keçeden yapılmış bu kuğuyu 1949’da buldular. Washington Üniversitesi’ne göre, bölgenin yüksek rakımı ve soğuk iklimi sayesinde pek çok tümülüs sürekli donmuş halde kaldığı için insan kalıntıları da dahil birçok organik materyal oldukça iyi korundu.
[style]>
.fb-background-color {
background: #929292 !important;
}
.fb_iframe_widget_fluid_desktop iframe {
width: 100% !important;
}