Kurtuluş Savaşı’ndan sonra imzalanan Lozan Antlaşması’nda boğazlarla ilgili bazı hükümler bulunuyordu. Bu hükümler Türkiye’nin bağımsızlığını engeller nitelikteydi. Bu antlaşmada yer alan hükümlere göre barış zamanında boğazlardan gemilerin geçişi serbest olacaktı. Savaş durumunda Türkiye tarafsız ise geçişler yine serbest olacaktı. Ayrıca düşman gemileri ile ilgili kararı Türkiye alabilecekti. Lozan Barış Antlaşması’nda temsilcilerimizin çok önemli bir konu olan Boğazlar Sorunu’nu tartışmaya sunmasına rağmen bu konu birçok devleti ilgilendiren mesele olduğu için çözüme kavuşmamıştır.
1933 yılından başlamak üzere, 1935 yılı sonlarına doğru dünyanın siyasal durumu tehlikeli bir yola girmişti. İtalya’nın Akdeniz’deki istekleri ve hangi devlete ait olduğu bilinmeyen denizatlıların Marmara Denizi’nde görülmeye başlanması Türkiye’nin kaygılarının artmasına sebep oluyordu. İtalya ve Almanya’nın tutumları, bu konuda İngilizleri ve Fransızları Türkiye’nin yanında olmaya kadar getirdi. Sonuçta, İtalya dışında Lozan Barış Antlaşması’na imza atan devletler, Boğazlar sorununu tekrar görüşmeye razı oldular. Balkan Antantı daimi konseyi de 4 Mayıs 1936’da Belgrad toplantısında Türkiye’nin kaygılarını haklı bulmuş ve destekleme kararı almıştır.
İtalya haricinde Fransa ve diğer devletler de Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki isteklerini kabul etmişlerdir. İtalya, Avrupa devletlerinin kendisine karşı olan genel tutumu nedeniyle bu olayın tarafı olmaktan özellikle kaçınmıştır. Fakat olası bir Türk-İngiliz yakınlaşması da İtalya’nın Almanya’ya daha da yakınlaşmasına neden olacaktı. 1923 yılında kabul edilen Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirileceği konferans, 22 Haziran 1936 tarihinde İsviçre’de Montreux’da toplandı. Toplantı sonucunda boğazlar sorununun çözümü olan “Montreux Boğazlar Sözleşmesi” 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalandı. Sözleşmeye; Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyet Rusya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya dahil oldu. Sözleşme 20 yıllık bir süreyle yürürlüğe girmesine rağmen taraf olan devletlerin hiçbirinin tersine bir karar almaması nedeniyle halen yürürlüktedir. İtalya Montreux Sözleşmesi’ne 1938 Mayısında dahil olmuştur. Montreux Konferansı Türk-İngiliz ve Türk-Sovyet ilişkileri için bir dönüm noktasıdır. Türk-İngiliz yakınlaşması bu konferansın en önemli sonuçlarındandır. Tarihi bir gerçek apaçık ortadadır ki İngilizlerin Boğazlar Sorunu’nda Türkiye lehinde tavır almaları Türkiye Devleti’ni Boğazların mutlak otoritesi yapmaya yetmiştir. Çünkü İngiltere, Akdeniz’de güçlü bir İtalya istememiştir. Ve bu amacına ulaşmak için sorunun tarafı olan Türkiye’yi kendi tarafına çekmeye çalışmıştır.
İsviçre’nin Montrö (Montreux) kentinde yapılan Boğazlar Konferansı, 20 Temmuz 1936’da sözleşmenin imzalanması ile sonuçlandı. Böylelikle Lozan’da Boğazlara konulan bütün sınırlamalar kaldırılmış oldu. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Büyük Önder Atatürk`ün barış yoluyla sağladığı bir zaferdir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi Maddelerinden bazıları şöyledir:
– Boğazlar komisyonu kaldırılıp görevleri tamamıyla Türk Devleti’ne bırakıldı.
– Türk Boğazlarından geçmesi öngörülen yabancı bayraklı askeri gemiler için ülkemize bildirimde bulunulması gerekmektedir. Montrö Sözleşmesi uyarınca Karadeniz’e sahildar ülkeler için bu süre 8 gün, sahildar olmayan ülkeler için ise 15 gün olarak uygulanmaktadır.
– Boğazlarda askersiz bölüm kaldırılarak, Türklerin buralarda diledikleri kadar asker bulundurmaları ve tahkimat yapmaları kabul edildi.
– Savaş gemilerinin geçişi zaman ve ağırlık bakımından sınırlandırıldı.
– Ticaret gemilerinin her iki yönde Boğazlardan geçişi serbest bırakıldı.
– Türkiye savaşa girer veya bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya kalırsa Boğazları istediği gibi açıp kapayabilme hakkına sahip oldu.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Sonuçları ve Önemi
-Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını sınırlayıcı hükümler kaldırılmış ve tam egemenlik sağlanmıştır.
-Türk-Sovyet ilişkilerinde ayrılığın ilk adımı atılmıştır.
-Boğazlarda asker bulundurmasına olanak sağlanması ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki durumu güçlendi.
-Türkiye’nin uluslararası platformdaki saygınlığı artmıştır.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi`nin Günümüzdeki Önemi
Montrö sözleşmesinin süresi dolduğu halde, taraflardan hiç birisi değişiklik önerisinde bulunmamıştır. Bu nedenle günümüzde de geçerliliğini sürdüren bu sözleşme, dünya barışının en önemli dayanaklarından birini oluşturmaya devam etmektedir.
“MADDE 28.
İşbu Sözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, yirmi yıl olacaktır.”
Bu maddeden anlaşıldığı üzere Anlaşmanın süresi yirmi yıldır fakat bu maddenin içinde şöyle bir ifade daha vardır ki: “Sözü edilen yirmi yıllık sürenin bitiminden iki yıl önce, hiçbir Bağıtlı Yüksek Taraf, Fransız Hükümetine Sözleşmeyi sona erdirme ön-bildirimi vermemişse, işbu Sözleşme, bir sona erdirme ön-bildirimin gönderilmesinden başlayarak, iki yıl geçinceye kadar yürürlükte kalacaktır. Bu ön-bildirim, Fransız Hükümetince, Bağıtlı Yüksek Taraflara iletilecektir.” Bu ifadeye göre, yirmi yıl bitmiş olmasına rağmen taraflardan hiç biri değişiklik yapılmasına dair bir teklifte bulunmamış ve her iki senede bir anlaşma kendisini yenilemiştir.
“MADDE 29.
İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.
Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için, bu istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek Tarafça; başka herhangi bir maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir.
Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri, önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır”
Anlaşmanın her maddesi bir devleti ilgilendirdiğinden hiçbiri herhangi bir maddenin değişikliğini talep etmemiştir. Bu anlaşmanın tekrar tartışmaya açılması, Türkiye’nin menfaatine değildir. Sözleşmeyi değiştirecek olursanız yerine gelecek şey 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin Boğazlar ile ilgili hükümleridir. O da Türkiye’nin beklentilerini karşılamaz. Buradan geçiş hakkı daha da liberalleştiriliyor. Özellikle savaş gemilerinin üzerine koyduğumuz kısıtlamaları tamamen kaldırıyor. Erken uyarı sistemleri ortadan kalkıyor.
Ayrıca boğazlardan geçen her gemiden belirli bir tarife uyarınca harç ve vergi alınmaktadır. Bu, sözleşmenin imzalandığı ilk günden itibaren böyledir.
“EK I.
- İşbu Sözleşmenin 2. maddesi (MADDE 2.Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşağıdaki 3. madde hükümleri saklı kalmak üzere, hiçbir işlem (formalite) olmaksızın, Boğazlar’dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler, Boğazlar’ın bir limanına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk makamlarınca, alınması işbu Sözleşmenin I sayılı ekinde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır. Bu vergilerin ya da harçların alınmasını kolaylaştırmak üzere, Boğazlar’dan geçecek ticaret gemileri, 3. maddede belirtilen istasyonun görevlilerine adlarını, uyrukluklarını, tonajlarını, gidecekleri yer ve nereden geldiklerini bildireceklerdir. Kılavuzluk ve yedekçilik [römorkörcülük] isteğe bağlı kalmaktadır.) uyarınca alınabilecek olan vergiler ve harçlar aşağıdaki çizelgede gösterilenler olacaktır. Türk Hükümetinin bu vergilerde ve harçlarda kabul edebileceği indirimler, bayrak ayırımı gözetilmeksizin uygulanacaktır.
Kütüğe yazılı darasız tonajın yapılan hizmetin niteliği (jauge nette, net register tonnage) herbir tonu üzerinden alınacak vergi ya da harçlar tutarı:
Altın-Frank
- a) Sağlık denetimi …………… 0.075
- b) Fenerler, ışıklı şamandıralar ve geçit şamandıraları, ya da başka şamandıralar:
800 tona kadar ………………. 0.42
800 tonun üstünde ………… 0.21
- c) Kurtarma hizmeti: Kurtarma sandallarını, palamar taşıyan füze istasyonlarını, sis
düdüklerini, radyofarları ve b) paragrafına girmeyen ışıklı şamandıralarla, aynı türden başka
döşemeleri (tesisleri) kapsamak üzere … 0.10”
Denizde kuzeyini, batısını ve güneyini emniyete alamamış bir Anadolu yarımadasında bağımsız yaşamak mümkün değildir.
Montrö Sözleşmesi çok önemlidir, Kıbrıs çok önemlidir.