Bugünkü yazımda sizlerle mitoloji hakkında biraz sohbet etmek isterim.
Her şeyden önce mitoloji nedir, kelime kökü nereden ve nasıl gelmektedir? Soruları ile başlayabiliriz.
Mitoloji; kelime kökenine bakacak olursak, iki kelimenin birleşmesi ile elde edilen yeni bir kelimedir.
Mit = söz, söylence gibi anlamlar taşırken,
Loji = Antik Yunanca “legein”den gelmektedir, yani “kavramak” anlamı taşımaktadır. Bu iki kelimeyi birleştirerek MİT-O-LOJİ‘yi kullanmaya başlarız.
Peki ama neden mitoloji diye sorduğumuzda ise şöyle bir cevap vermek isterim: Geçmişte insanlar, yaşadıkları olaylara anlam kazandıramadıkları ve hislerini şu an bizim yaptığımız gibi henüz yazılarla kayıt altına alamadıkları için söylenceler oluşturmaları gerekliydi. Böylelikle gelecek nesillere aktarım yapabileceklerdi.
Örnek verecek olursak, Türk toplumlarında Dede Korkut’un Hikayeleri, Antik Yunan’da ise günümüze kadar gelen hikayeleri Homeros ve Hesiodos‘un yazı ve kitaplarından öğrenmekteyiz.
Bugün Antik Yunan mitolojisinde Dünya’nın Yaratılışı ile Tanrıların Doğuşuna bakalım mı?
Hikayemiz nispeten özet niteliğinde olacaktır ve bu özet ise Hesiodos’un Theogonia (Tanrıların Doğuşu) kitabından.
Hesiodos’a göre büyük bir kaos vardır. Bu kaos, aynı zamanda büyük bir boşluktur. Bu boşlukta ilk olarak Toprak Ana (Gaia), sonra Karanlık (Nyks), daha sonra Göksel Varlık (Eros) ve en sonunda Yeraltı (Tartaros) oluştu.
Sonrasında kendi kendine çoğalan Gaia, Uranus’u (Gökyüzü) ve Pantos’u (Bütün Sular) doğurdu. O günden sonra Dişil Gaia, Eril Uranus oldu. Sonra 12 Titan (dev), 3 Kyklop (Tepegöz), 3 Hekatonkheir (Yüz Kollu) doğdu.
Böylelikle ikinci kuşak tanrılar da oluşmuşlardı.
Peki ama bizim bildiğimiz Olimpos Dağı Tanrıları ne zaman oluştu? Şimdi oraya geliyorum.
Kendinden sonra gelen kuşakların daha güçlü olmasını istemeyen Uranus, çocuklarını öldürmeye başlar. Gaia ise 12 Titan’dan biri olan oğlu Kronos’a bir tırpan verir ve Uranus’tan kendini korumasını ister. Buraları biraz daha hızlı geçiyorum ve şimdi Zeus’a geliyorum. 🙂
Kronos da babası Uranus’tan gördüğünü uygulamaya çalışır ve çocuklarından korkar. Tüm çocuklarını hapseder; en küçük oğlu Zeus’u ise annesi saklar.
Sonrasında Zeus, hapsedilen kardeşlerini kurtarmayı planlar ve kardeşlerini Titanların ve devlerin elinden kurtarır.
Böylelikle Olimpos Dağı Tanrıları dönemi başlamış olur.
Bu tanrıların içinde ise:
- Zeus
- Hera
- Athena
- Apollo
- Poseidon
- Ares
- Artemis
- Demeter
- Afrodit
- Dionysos
- Hermes
- Hephaistos
Zamanla bu 12 tanrının hikayelerinden bahsedeceğim tabii ki de.
Şimdi gelelim asıl konumuza: Hani o zamanki insanlar söylenceler oluşturacak demiştik ya…
Aslında insanlar kendi içlerinde yaşadıkları olaylara bakarak hayallerinde 12 tanrıyı oluşturdular. Her biri için kendi ruhlarında bir duygu oluşturdular.
Kimisi savaşçı bir kadın oldu, ismini Athena koydu; kimisi denizciydi, ismini Poseidon koydu; kimisi şarap ve eğlenceyi çok seviyordu, o yüzden ismini Dionysos koydu.
Netice olarak mitolojinin önemine değinecek olursak: Mitoloji, toplumların simgesel bir aynasıdır, demek daha doğru olacaktır.
Bir de sanat eserleri hakkında mitolojinin önemine bakacak ve örnek verecek olursak: Antik Yunan heykelleri, antik şehirler ve tabloları yorumlarken bu güzel mitolojik hikayeleri bilmemiz gerekir.
İlerleyen zamanlarda ise “Sen Olimpos Dağı’nın hangi tanrısısın?” diye ruhuna sormanı isteyeceğim. 🙂
Bir sonraki yazımda ise kahveye değinmek isterim. Biliyorsunuz ilerleyen günler Dünya Türk Kahvesi Günü. O yüzden de Türk kahvesinden bahsedelim ki Kırk yıllık hatrımız hep var olsun! 😊