İspanya doğumlu avukat ve amatör bir arkeolog olan Don Marcelino Sanz de Sautuola y Pedrueca, ailesiyle beraber Kuzey İspanya’da yaşayan bilimsel çalışmaları takip eden, kilisenin etkisinden uzak yaşayan ve bilime önem veren bir kişilik yapısına sahipti. Eşinin geleneksel yapısına karşılık çok sevdiği kızını kendi bilimsel öğretileriyle de büyütmeye çalışıyor ve soru sormayı öğretiyordu. Doğa keşiflerine giderken her zaman kızını da yanına alır ve birlikte dünyanın varoluşunu ve evreni sorgularlardı. Yine keşif yapmak için doğaya gittikleri bir gün, her zaman girdikleri ve henüz daha keşfetmedikleri bir sanat yapıtı ile karşılaştılar. Santander şehrinin 30 km batısında yer alan ve tarihi Paleolitik Çağ’a dayanan Altamira Mağraları’nın içindeki eşsiz duvar resimlerine rastladılar.
Altamira’nın 1879 yılında İspanyol arkeolog Marcelino Sanz de Sautuola tarafından keşfi arkeologlar tarafından büyük bir tartışmayı da beraberinde getirmişti, Sautuola, mağaraları keşfetmeye aslında 1875’te başladı. 1879’da dokuz yaşındaki kızı Maria’nın tavanın bizon resimleriyle kaplı olduğunu fark etmesine kadar resimlerden haberdar olmadı. Bir yıl önce Paris’teki Dünya Sergisinde sergilenen Paleolitik nesnelere oyulmuş benzer görüntüleri gören Sautuola, haklı olarak tabloların Taş Devri’nden kalma olabileceğini varsaymıştı. Bu nedenle daha sonraki çalışmalarında kendisine yardım etmesi için Madrid Üniversitesi’nden bir arkeolog tuttu.[1] Profesör Juan Vilanova y Piera, Sautuola’nın varsayımlarını destekledi ve sonuçlarını 1880’de yayınladılar ve kamuoyunda büyük beğeni topladılar. Tüm bu süreçler yaşanırken, Sautuola’nın aile yaşantısı pek iç açıcı değildi, geleneksel tarzda bir görüşe sahip olan eşi kilisenin demeçlerinin etkisi altında kalıyor ve eşinin Hristiyanlığa karşı geliyor şeklindeki tepkiler görmesine ve tanrıyı reddediyor suçlamalarına maruz kalıyor ve topluma karşı ailesini korumaya çalışıyor, kızını ise dini eğitim alması için yönlendiriyor, piyano çaldırıyor, babası ile keşif yapmaya gitmesini istemiyor ve ikili ilişkileri gün geçtikçe bozuluyordu.
Bu dönemlerde Sautuola’nın çalışmalarını fark eden Gabriel de Mortillet ve Emile Cartailhac öncülüğündeki Fransız uzmanlar Sautuola’yı resimlerin yüksek sanatsal kalitesi ve hiç bozulmamış yapısı nedeniyle Lizbon’daki 1880 Tarih Öncesi Kongresi’nde sahtekarlıkla suçlayarak yüksek sesle alay etmişlerdi , pek çok akademisyen o dönemki insanların bu denli bir sanat yeteneğine sahip olamayacağını ileri sürerek resimlerin Sautuola’nın isteğiyle dönemin sanatçılarından birine yaptırıldığını iddia etmişlerdi. [2]
Bu dönemde bilimsel çalışmalara tamamen küsen Sautuola yine de bu resimlerin neden bozulmadığına cevap aramaya çalışmış ve bu cevabı net olarak veremeden hayatını kaybetmiştir. Daha sonrasında 1902 yılında tarih öncesi çağlara ait başka resimlerin bulunması Altamira Mağarası ile ilgili karşı tezlerin geri çekilmesini sağlamıştır. Ayrıca aynı yıl Emile Cartailhac ‘’L’Anthropologie ‘’ dergisinde yayınlanan “Mea culpa d’un sceptique” makalesindeki hatasını kesinlikle kabul ederek, hata yaptığını itiraf etmiştir. Böylece ölümünden yaklaşık 14 yıl sonra Sautuola’ya itibarı geri iade edilmiş ve çalışmaları bilimsel bir nitelik kazanmıştır.
Keşfedilen bu duvar resimleri insanlık tarihi, sosyoloji ve antropolojik açıdan oldukça değerli ve kıymetlidir. Resimlerin orijinalliğinin kabulüyle tarih öncesi dönemde yaşayan insanlara ait algı da tamamen değişmiştir.
M.Ö. 16000-9000 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen resimler Kuzey İspanya dağlarındaki mağaraların iç kısımlarında yer aldığı için su ve rüzgarın yıkıcı etkilerine maruz kalmamış ve çok az değişiklik geçirmiştir. Bu durum resimlerin niçin bozulmadığını ve taze olarak kaldığının kesin kanıtıdır. Duvar resimlerinin yanı sıra araç-gereçler, yemek kalıntıları, ocaklar buradaki yerleşik hayatın işaretleridir. Altamira’nın tavanında yüzlerce hayvan resmi (geyik, yaban domuzu, at) ve işaretler vardır ve çizimlerde bizonların (yaban öküzü) ağırlıkta olması sebebiyle bizonun avcılıkta önemli bir yere sahip olduğu sonucuna ulaşılabilir.
Ayrıca insanoğlunun doğadan boya elde etmesinin ilk örnekleri de bu mağara resimlerinde görülmektedir. Bu resimler renkli toprak ve kil kullanılarak yapılmış, ayrıca hematit, kömür, demir oksitle renklendirilmiş kil kullanılarak renkler oluşturulmuştur. Ve resimlerde boyalar kullanılarak yoğunluk farkları, gölgelendirmelerin de yapılmış olması, bazen tek bir hayvanın çiziminde üç rengin kullanılması mağara sanatının çok üstünde bir teknik becerinin işaretidir.
Ziyarete açıldıktan sonra karbondioksit, ısı, gibi nedenlerle resimlerde meydana gelen bozulmalar sebebiyle Altamira’ya pek az sayıda ziyaretçi kabul edilmektedir. Bölgede Altamira’yı anlatan bir müze kurulmuş ve insanların dikkati bu müzeye çekilmiştir. Altamira, 1985 yılında Dünya Miras Listesine alınmıştır.
Gözde İrem ZOR
Kaynakça:
Clair, Kassia, ‘’Renklerin Gizli Yaşamları’’ Londra: John Murray. s. 274–275. ISBN’si 9781473630819. OCLC 936144129, (2016).
Beveridge, WI B,’’ Bilimsel araştırma sanatı’’ , New York: Norton, (1957).
İzlemek için, ‘’ Finding Altamira’’film, 2016.
UNESCO video: “Cave of Altamira and Paleolithic Cave Art of Northern Spain”.
[1] Clair, Kassia, ‘’Renklerin Gizli Yaşamları’’ Londra: John Murray. s. 274–275. ISBN’si 9781473630819. OCLC 936144129, (2016). [2] Beveridge, WI B,’’ Bilimsel araştırma sanatı’’ , New York: Norton, (1957).