Çanakkale ‘de 2024 yazı: Bir kent, binbir öneri
Kasım 03, 2024

Çanakkale 1915 Köprüsü’nü kullanarak Anadolu yakasına geçtiğinizde antik adıyla Troas Yarımadası’na adım atarsınız. MÖ 3’üncü binyıldan itibaren Troyalı beylerin yönettiği bu bölge, sadece Ayvacık ve Kaz Dağı ile sınırlı zannedilen Kuzey Ege’nin ayrılmaz bir parçası aslında.

– Köprüden sonra sola devam ederseniz yol sizi Biga’ya götürür. Meşe ormanı kaplı yollarda çok güzel sahil köyleri vardır. Biga’ya kadar gitmeden Suluca’da mola verebilir, denize girip serinleyebilirsiniz. Aracınıza güveniyorsanız, yolu kötü olsa da Karabiga’ya bağlı Şahmelek Koyu’na kadar devam edin. Denizi pırıl pırıl, sahili kum; isteyenler kamp atabilir. Kemer Köyü de Troas bölgesinin ve Troya Savaşı’nın bir parçası olan Parion Antik Kenti’ne ev sahipliği yapar. Görmeden ve burada denize girmeden dönmeyin. Biga’nın Kalafat Köyü’ndeyse pek az kişinin bildiği Nilüfer Gölü var.
5 Haziran’da şenlik düzenleniyor.

– Çanakkale merkeze doğru gidecekseniz hemen basıp geçmeyin. Troas bölgesinde kendi adına ilk sikke basan kent olan Lampsakos yani Lapseki ve ona bağlı Çardak kasabasının da anlatacak hikâyeleri var. Lampsakos antik dönemin bilim ve felsefe merkeziydi. Epikür’ün burada okul kurduğu da biliniyor. Çardak’ta Marmaris Orhaniye’deki Kız Kumu kadar ünlü olmasa da tıpkı onun gibi, deniz içinde kumul bir bölge ve bir Kum Ada’sı var. Karaya köprüyle bağlanan ada yazın cıvıl cıvıl bir plaj. Suyu sıcak ve sığ. Kumların romatizmaya iyi geldiğine inanılıyor ve her ağustosta kendini kuma gömenlerle doluyor. 

– Dura kalka acıktınız, Çanakkale kavşağına birkaç yüz metre kala solda Avec Otel var. “Bir yol üstü otel, ne yiyebiliriz ki” diye düşünmeyin ve Şef Ramazan Ertürk’ün başında olduğu Carne isimli restoranına girin. İskorpit çorbası parmak yediriyor.

– Çanakkale’ye vardınız, önce Kordon’daki ‘Truva’ filminden miras dev tahta atla hatıra fotoğrafı çektirin. Atın karşısındaki tarihi binada Çanakkale Savaşları Kütüphanesi var, sergiler de oluyor, uğrayın. Çanakkale Kent Müzesi, Seramik Müzesi de listenizde olsun. Feribot iskelesinin yanında 1800’lerde yapılan Saat Kulesi’ni mihenk kabul edip etrafındaki sokakları adım adım gezin. Hediyelik eşya, kafe, bar, restoran, ne ararsanız burada. Sabaha kadar hareketli olan bu sokakların merkez aksı Fetvane’de Yalı Han’a uğrayın. 19’uncu yüzyıl dokusu korunmuş; taşlık avluda kafe, odalarda seramik atölyeleri, butik dükkânlar var. Hanla yaşıt morsalkım açtığında avluyu mor bir şemsiye gibi örtüyor.

– Hilton, Kolin, Akol ve Truva gibi yıldızlı otellerin yanı sıra birçok küçük şehir oteli var. Hotel Des Etrangers’te yer bulabilirseniz eski bir Çanakkale evinde kanaviçe işlemeli yastık-yorganlarla büyükannenizde kalıyor gibi bir gece geçirebilirsiniz. 

– Aynalı Çarşı’nın da olduğu Yalı Caddesi boyunca kalabalıkla birlikte yürüyüp kendinizi Çimenlik Kalesi’nin güvenli genişliğine atabilirsiniz. Kalenin içi Çanakkale Savaşları için çok önemli bir savunma alanı. Harika bir düzenleme yapılan kalede Nusrat Mayın Gemisi’nin replikasını ve bağlı olduğu limandaki Denizcilik Müzesi’ni de gezin. 

– Çarşının kalabalığından kaçmak için Yalı Caddesi’ne paralel, arka sokağa geçin. Buradaki tarihi evler daha çok sanat atölyeleri olarak kullanılıyor. Karşınıza mütevazı bir cami çıkacak ama dikkatle bakın, 1462’de Fatih Sultan Mehmet yaptırmış. Adı Fatih Camisi. Avlusunda asırlık çınarların altında soluklanın. Yürümeye devam edin ve Büyük Hamam Sokak’ı bulun, burada İzmir’in meşhur boyozunun doğduğu Yahudinin Fırını’nı göreceksiniz. 100 yılı aşkın bir süre önce havranın hamursuz ihtiyacı için kurulan fırın artık simit-poğaça üretiyor. Çanakkale’nin 1900’lerin başında hatırı sayılır Yahudi nüfusu azalınca Yako Usta’nın Alsancak Dostlar Fırını’nda işe başlayıp buradan götürdüğü tarif İzmir’in ünlü boyozu olmuş.

– Peynir helvası yemeden dönmeyeceksiniz tabii… Ancak Kadir Usta’nın yüz metrelik kuyruğuna girmek istemiyorsanız Yalı’daki küçücük bir dükkân olan Uludağoğulları Helvacısı’nı deneyebilirsiniz. Geleneksel fırınlanmış olanı yiyin. 

– Çanakkale’nin İkinci Kordon bölgesindeki Hamidiye Tabyaları, Deniz Savaşları’nda boğazı Queen Elizabeth ve arkadaşlarına dar eden savunma hattının önemli parçalarından. Burası restore edildi ve müthiş bir açık hava müzesi oldu. Gezerken acıkanlar için alanda bir kafe restoran var; Revgan. Boğaza karşı bir şeyler atıştırabilir ya da karşıdaki caddede 50 yıldır bu işi yapan Düzenli Börek’te yiyebilirsiniz; sabah giderseniz sıcak sütle poğaça yiyin.

– İkinci Kordon bölgesi Mavi Bayraklı upuzun bir plaj. Erken saatlerde emekliler plajı gibi oluyor; havlunuzu atıp biraz serinleyin.

– Kent merkezini bitirdiniz; feribotla Eceabat’a ya da Kilitbahir’e geçin. Çanakkale’nin Avrupa yakasındaki ilçesi Eceabat büyükninemin deyişiyle Maydos. Maydos, Eceabat’ta kazıların hâlâ sürdüğü bir Troas Antik Kenti. Dilin, isimlerin binlerce yıldır değişmeden aktarıldığı bir yer burası. Kilitbahir’se Eceabat’ın köyü. Köyün eski iskelesinin kenarında balıkçılar göreceksiniz. Bu ara İstanbul’da çok moda olan balık dürümü çok daha iyi yapıyorlar. Kalp şeklindeki kaleyi gezip köyün dik yokuşlu sokaklarında dolaşın. Tepede Cahidi Sultan Camisi var, çok etkileyici minicik bir cami, çiçekli bahçesinde otururken bütün boğaz ayaklarınızın altında olacak.

– Kilitbahir’in hemen dışında Havuzlar Mevkisi’nde ya da Zargana Plajı’nda kamp atılabilir. Konaklamak için Kilitbahir, Seddülbahir, Büyük ve Küçük Anafartalar’da temiz pansiyonlar var. Lüks oteller Eceabat bağlarının içinde. Caeli, Bengodi gibi seçeneklerin yanı sıra Kum Otel gibi mütevazı adresler de var.

– Yarımadanın her koyunda yüzülebilir ama tesis isterseniz Orman Kampı çamlar altında geniş bir alan. Girişi paralı, sahili kum ve denizi çok güzel. Ertuğrul ve Suvla koylarının turkuvaz sularında da yüzebilirsiniz. 

 

KAZ DAĞLARI ROTASI

Ayvacık tarafına doğru yol alacaksanız ‘Eyvah Eyvah’ filmiyle popülerleşen Kumburun köy altında ‘Eyvah Eyvah’ kampı duruyor. O meşhur ağacın altında yemek yiyebilirsiniz. Çadır ve karavana uygun. Sahil yolunu takip ederek Dalyan’a doğru devam ederseniz çok sayıda turistik işletme, kamp alanı ve plaj var. Babakale, Türkiye’nin en batı ucundaki köy. Akliman adındaki köy altında deniz çok güzel. Kısmen sakin olan Sivrice Koyu’nu da öneririm… Sivrice’nin hemen yanı Sokakağzı, ancak kalabalık oluyor.

Bütçenizi yüksek tutuyorsanız Adatepe’deki İda Blue, İda Costa, Cabras Kazdağları, NADAS Kazdağları’ndan birini seçebilirsiniz. Yeşilyurt Köyü’nde Manici Kasrı, Büyükhusun Köyü’nde Assos Sizin Ev, Erecek Köyü’ndeki Manici Çiftlik de seçenekleriniz arasında.

 

BOZCAADA’NIN EN GÜZEL PLAJLARI


Yat Limanı ve Kale Arkası Bozcaada’nın merkezinde denize girilebilecek yerler. Lodosta  Kale Arkası’nı, poyrazda Yat Limanı’nı tercih edin. Ayazma adanın en ünlü ve kalabalık plajı. Ayazma ile Habbele arasında Sulubahçe Plajı var. Sessizlik arıyorsanız Habbele ideal. Adanın ucundaki Tuzburnu Feneri’nin bitişiğinde koy lodosta sakin olur. Pek az bilinen Çayır Koyu ise özellikle rüzgârın güneyden estiği günlerde tercih edilmeli. Her hava durumuna uygun Poyraz Koyu’naysa merkezden 15 dakikalık yürüyüşle ulaşabilirsiniz.

 

GÖKÇEADA’DA NEREDE DALINIR?


Aydıncık Plajı turistlerin en çok tercih ettiği yer çünkü konaklama seçeneği çok ve rüzgâr sörfü yapılabiliyor. Dalış sevenler için mutlaka görün diyeceğim Mavi Koy biraz uzak, Yıldız Koyu ise merkezi konumuyla daha erişilebilir. Uğurlu Köyü’nden geçerek ulaşılan Gizli Liman, adanın batı ucu ve büyük bir kumsala sahip. Adanın güney kıyısında yan yana iki koy var, ikisinin adı da Yuvalı.

 

Bu Haberi Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.