Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün pek çok kitabının olduğunu biliyoruz. Peki bir film senaryosu yazdığını biliyor muydunuz?
Bugüne kadar Atatürk ile ilgili pek çok kitap yazıldı, pek çok film çekildi. Özellikle Atatürk’ün kendi ağzından kaleme aldığı, kurtuluş savaşı mücadelesini anlatan Nutuk, kurtuluş mücadelesi ile ilgili başvurduğumuz en önemli kaynaklardan biridir. Peki bütün bunların yanında Atatürk’ün kendi hayatını anlattığı bir film senaryosu yazdığını biliyor muydunuz?
Münir Hayri Egeli Atatürk’ün Bilinmeyen Hatıraları adlı eserinde anlatıyor… “Bir gün: beni Çankaya’dan çağırdılar. Çankaya’ya gittiğimde, Atatürk kütüphanedeydi. Atatürk: “yabancı bir şirketinden mektup aldım. Bizim inkılabımıza dair bir film yapmak istiyorlar. Çok güzel, ancak inkılabımıza dair film yapmak bizim işimiz olmalıdır. Bir senaryo düşün. Bu senaryo: benim hayatımla, mesela bir öğretmenin hayatını göstermelidir’ dedi…”
“Film yapmak, tayyare uçurmak gibi teknik bir olaydır. Sanat ateşi lazımdır ama yetmez, teknik gerekir. Münir Hayri’yi Almanya, İtalya ve Rusya’ya göndereceğiz, rejisörlük öğrenecek, parasını tahsisatınız yoksa ben veririm” der büyük kurtarıcı bu genç için.
Münir Hayri Egeli Atatürk’ün bu güvenini boşa çıkartmaz. Almanya, İtalya ve Rusya’da eğitim alıp Atatürk ile ilgili bir belgesel çeker ve ardından yurda döner. Atatürk’ün seyahatlerini kameraya alarak sinema hayatına başlar. Aynı zamanda Atatürk’ün Nutuk kitabını da düzenleyen Münir Hayri Egeli, Atatürk’ün artık vakit geldi talimatı üzerine film için çalışmalara başlar. “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” isimli senaryoda filmin asıl kahramanı bir öğretmendir.
Münir Hayri Egeli anlatıyor… “Benim yazdığım müsveddede, kahraman bir generaldi. Bu şahsiyeti öğretmen haline bizzat Atatürk yaptığı tashihlerde şu cümlelerle tahvil etti: “İnkılabı gelecek nesillere götürecek kıvılcım öğretmenlerden fırlayacaktır. Kahramanın bir öğretmen olması daha uygundur. Ona göre düzeltmeli”. Daha sonra Atatürk Münir Hayri Egeli’ye “senaryoya başka neler eklemeliyiz” diye sorar. Bunun üzerine Egeli: “Bir filmde kadın ve aşk unsuru da aranır. Ama bilmem nasıl emrederdiniz?” der. Bu soruya Atatürk, “benim de başımdan aşk hikayeleri geçti” cevabını verir ve Münir Hayri Egeli’ye; Emine, Hatice, Makedonyalı Eleni ve Naciye’yi anlatır. Münir Hayri Egeli film üzerinde bazı düzeltmeleri yaptıktan sonra Atatürk’ün kendisine ait olan sahne ve sözleri tekrar gözden geçirdiğini yazar. Ardından Atatürk senaryonun altına şu notu düşer: “Düzeltmelerden sonra çok iyi bir film olur ve bu senaryonun ruhuna sadık kalınması elzemdir.” Atatürk 137 sayfalık bu senaryoyu Nutuk’u bitirdiği 1927 yılından başlatmaktadır. Filmde politik kişiliğinden çok, insani yönünü anlatır. Çekime başlama kararı verildikten sonra İsmail Hakkı Tekçe filmin asgari çekimleri için görevlendirilir. Aynı zamanda Kenan Bey, Atatürk’ten filmle ilgili talimatlar almaktadır ancak Atatürk hastalanır ve film çekimleri durdurulur. Filmin ve senaryonun sonraki akıbeti ise bilinmiyor. Başlarda senaryonun, Milli Kütüphane’de Atatürk’ün özel emanetlerinin bulunduğu çift anahtarlı kasada olduğu düşünülse de, Atatürk’ün ölümü ile bu senaryo unutulur. 1954’de Münir Hayri Egeli’nin yazdığı “Atatürk’ün Bilinmeyen Hatıraları” kitabında bu olaya genişçe yer verse de uzun süre kimse bunun peşine düşmez. 2008 yılında ise yeniden gündeme gelen bu senaryonun filme dönüştürülmesi kararı verilir. Filmi çekenler, meşhur Sarızeybek Belgeseli’ni çeken ekip olacaktır. Bu film için 10 Milyon lira bütçe ayrılır. Münir Hayri Egeli’nin hatıratlarında filmin konusu ana hatlarıyla yer alsa da film için orijinal senaryo gereklidir. Filmi çekmek için gönüllü olan ekip, bu film Atatürk’ün yazdığı şekilde olmalıdır der. Dönemin Milli Kütüphane müdürü Tuncel Acar’dan ricacı olurlar ve gerekli izinleri aldıktan sonra Atatürk’ün şahsi emanetlerinin bulunduğu Milli Kütüphane’deki kasaya ulaşır. Bu kasada senaryonun orjinali aransa da bulunamaz. Ancak filmle ilgili “Münir Hayri filmi çevirme işi ile bizzat meşgul olacaktır. Hemen Almanya’ya gidecek, senaryomuzu işleyecektir. Hasan Rıza gereken masrafları benden karşılayacak” şeklinde bir not bulurlar.
( Atatürk’ün şahsi emanetleri arasında film ile ilgili çıkan metinin orijinali )
Bu metin Atatürk’ün kendi el yazısıyla yazılmıştı ve film hikâyesinin doğru olduğunu kanıtlıyordu. Daha sonrasında Çankaya Köşkü’nde ve Anıtkabir’de yapılan araştırmalarda da senaryoya rastlanmadı. İsminin “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” olduğunu bildiğimiz ve bizzat Atatürk’ün kendi hayatını yazdığı filmin senaryosu günümüzde hala kayıptır. Atatürk’ün “Bu senaryonun ruhuna sadık kalınması elzemdir” notunu düştüğü bu film, önümüzdeki yıllarda tekrar gündeme gelir mi bilinmez. Ama olur da birilerinin dikkatini çeker ve senaryo ortaya çıkarsa, milyonlarca insanda merak uyandıracak bir filmimizin olacağı kesin! Emre YÜKSELEN