İskender, M.Ö. 356 yılında Makedonya’nın başkenti Pella’da doğdu. Aşil ve Herkül’ün kahramanlık efsanelerini dinleyerek büyüdü. 13 yaşındayken askerlik eğitimine başladı. Aristo onun en önemli hocasıydı. Tarih, politika ve felsefe konusunda İskender büyük ölçüde Aristo’dan etkilenmiştir.
İskender, 20 yaşında babası 2. Philip’in yerine geçtiğinde, savaş hazırlıklarına başladı. M.Ö. 334 baharında 35 bin Makedonyalı ve 7600 Yunanlı’dan oluşan, eğitimli ve donanımlı ordusuyla Persler’e karşı harekata girişmek için Çanakkale Boğazına geldi. Teknesi karşı kıyıya yaklaşınca mızrağını karaya doğru fırlattı. Mızrağını saplandığı yerden çıkaran İskender ‘’Bütün Asya’nın Makedon mızrağıyla fethedileceğini’’ ilan etti. Pers ordusunun başında Kral 3. Darius vardı. İskender, iki ordu arasındaki çayı geçerek doğrudan Persler’in üstüne yürümek isterken komutanları buna karşı çıkıyordu. İskender ise: ‘’Buraya gelmek için koca bir boğazı geçmişken, önümüzdeki bu sığ çay mı bizi durduracak? Bu çay karşısında gerilersek Hellespont (Çanakkale Boğazı) utancından kızarır.’’ diyordu. Bu sözlerin tesiriyle bütün ordu karşıya geçti. Miletos ve Halikarnas’ı (Bodrum) aldıktan sonra Gordion’a (Yassıhöyük) yöneldi. Ordu İssos (Misis) civarında 3. Darius ile ikinci defa karşılaştı. Darius’un yarım milyonluk ordusu, 42 bin 700 kişilik İskender’in ordusu karşısında bozguna uğradı. Darius ordusunu bırakarak dağlara kaçmak zorunda kaldı. İskender savaşı kazandığı bu bölgede İskenderun şehrini kurdu ve bir yıl boyunca burada kaldı. İskender bir süre sonra güneye, Finike sahillerine geldi. Bir ada şehri olan Tir’i kuşattı. (M.Ö. 332) Bu şehrin alınmasından sonra Mısır’a geldi. Üç yüz yıldır Pers egemenliği altında yaşayan Mısırlılar, Persler’i yenen İskender ordusunu büyük bir coşkuyla karşıladılar. İskender burada ilk büyük şehri İskenderiye’yi kurdu. Daha sonra Dicle nehrine yöneldi. M.Ö. 331 yılının Ekim ayı başlarında üçüncü kez Persler’le kaşılaştı. İskender’in 40 bin piyade ve 7 bin süvariden oluşan ordusu Darius’un 1 milyon kişilik ordusunu, Gaugamela düzlüklerinde (bugünkü Kuzey IrakErbil bölgesi) yapılan meydan muharebesinde tekrar bozguna uğrattı. Darius yine kaçarak kurtuldu. İskender M.Ö. 327 Yılında Hindistan üzerine sefere çıktı. Porus’un yönetimindeki Hint ordusu, İndus ırmağının karşısında, 200 fil ve 25 bin askerle İskender’i bekliyordu.
İskender’in daha önce hiç fil görmemiş askerleri ilk başta korkuya kapılsalar da, Hint ordusunu bozguna uğrattılar. Porus ve ordusunun hayatta kalan kısmı, savaş sonrası teslim olarak, İskender’in ordusuna katıldı. Nihayetinde, İskender Babil’e dönüş yolunda iken (M.Ö. 323) öldüğünde 33 yaşındaydı. Ölümünden 40 yıl sonra dağılan imparatorluğunun toprakları generalleri arasında paylaştırılmıştır. İmparatorluk toprakları üzerinde üç krallık kurulmuştur. Bunlar; Ptolomeler, Antigonitler, Selevkoslardır. İskender Perslerde olduğu gibi ülkeyi Satraplıklara bölmüştür.doğudakilerin başına Persleri,batıdakilerin başına Makedonyalıları geçirmiştir.Askeri yönetimle sivil yönetimi birbirinden ayırmıştır. Büyük İskender’in izlediği politikaların ilk amacı imparatorluk topraklarında kentler kurmak ya da var olan kentleri yeniden düzenlemekti. İskender’in uyguladığı politika sonucu doğu ve batı kültürünün karışımıyla Helenistik Kültür oluşmuştur. Yaklaşık 300 yıl sürmüştür. (MÖ 330 – MÖ 30) İskender sonrasında Helenleştirme politikası, genellikle “zor”a da başvuran bir yönetim politikası olmuştur. Synokisis diye adlandırılan, Grek dünyasının erken dönemlerinde farklı amaçlarla ve yönelimlerle ortaya çıkmış olsa da Helenistik Dönem’de istila edilen toprakların Helenleştirilmesi politikası için kullanılan iskan politikası “egemen güç” yani devlet tarafından, çoğu kez zora başvurularak uygulanan bir yöntem olmuştur. İskender’in hakkında mevcut bulunan üç görüş vardır:
1-İskender, Doğu’yla Batı’yı birleştirmeye niyetli, karizmatik ve vizyon sahibi bir liderdi.
2-Dengesiz ve zalim bir megalomandı.
3-Batı’nın medeniyet nosyonlarını Doğu’ya geçiren liderdi.
Sonuç olarak İskender, 13 yıl gibi kısa bir sürede Makedonya’dan Hindistan’a kadar düzenlemiş olduğu seferlerle tarihe geçmiş, bir asker ve hükümdardır. Zaferleri sebebiyle, günümüzde ‘’Büyük İskender’’ olarak anılmaktadır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Unutmadan ekleyelim; Fatih Sultan Mehmed’in etkilendiği isimlerin başında da, İskender gelmektedir. Zira Fatih’in de doğu ile batıyı sosyo-kültürel olarak sentezleyebilmesi ve bu iki coğrafyayı tek bir imparatorluk temelinde birleştirmek istemesi bu etkileşimi ortaya koymaktadır. Fatih’in henüz çocuk yaşta bir şehzadeyken saray şairi Ahmedi’nin kaleme aldığı İskendername’yi okuması da bu konuda önemli bir anekdottur.
Umut Berhan ŞEN
KAYNAKÇA
-BAHAR, Hasan., Eskiçağ Uygarlıkları, Kömen Yayınları, Konya 2013
-DROYSEN, Büyük İskender I, Çev: Bala Candemir, Sosyal Yayınlar, İstanbul 2000
-FREEMAN, Charles., Mısır, Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları, Dost Kitabevi, 2. Baskı, Ankara 2005.
-GÜNALTAY, Şemseddin., İran Tarihi, Cilt 1, TTK Yayını, Ankara 1987.
-KINAL, Füruzan., Eski Anadolu Tarihi, TTK Yayını, 2. Baskı, Ankara 1987.
-MANSEL, A. M., Ege ve Yunan Tarihi, T.T.K. Yayınları, 2004.
-TEKİN, Oğuz., Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul 2008.
-UMAR, Bilge., İlkçağda Türkiye Halkı, Inkılâp Yayınları, İstanbul 1999.
___________________________________________________________________________
14. yüzyılın en çok eser veren, klâsik edebiyatın kurulmasında büyük rolü olan şairi Ahmedî’dir. Asıl adı Taceddin İbrahim olan sanatçının yaşamıyla ilgili bilgiler yeterli değildir. Doğum tarihi tam bilinmeyen sanatçı, 1412-13 tarihinde Amasya’da ölmüştür. Germiyan Beyliği sahasında yetişen sanatçı, Kütahya’da eğitim görmüş, Kahirde İslami ilimler, tıp ve matematik alanlarında kendini yetiştirmiş bir bilim adamıdır. Mısır dönüşünde önce Aydınoğulları’na, sonra da Osmanoğulları’na bağlanmıştır. İskendername onun en meşhur eseridir.