“Güneş binaya çarpana kadar binanın ne kadar muhteşem olduğunu bilmiyordum.” – Louis Kahn
‘’Art Nouveau’’ yani ‘’ Yeni Sanat’’ 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve mimariden dekoratif sanata kadar geniş bir alanı etkileyen bir sanat akımıdır. Bu akım, sanatta endüstrileşmenin etkilerine tepki olarak ortaya çıkmış ve doğadan esinlenen kıvrımlı çizgiler, çiçek ve bitki motifleri ile karakterize edilmiştir. Art Nouveau, geleneksel tasarımları reddederek modern çağın estetik anlayışını yansıtmaya çalışmıştır.
Bilindiği üzere endüstri devrimi, insanlık tarihinde yeni bir çağı başlatmıştır. İnsanın doğadan koptuğu ve makinelerle ilişki sürdürdüğü bu dönem ekonomik, siyasal ve sanatsal pek çok değişimi beraberinde getirmiştir. Bu değişime tepki olarak İngiltere’de ilk olarak ortaya çıkan Art Nouveau akımı farklı ülkelerde farklı isimlerle anılmıştır. Akımın Fransa’daki adı Art Nouveau, İspanya’da Modernista, Almanya’da Jugendstil, Belçika’da Stile des Vingt, İtalya’da Stile İnglese, Stile Liberty ve Stile Floreale, Avusturya’da ise Secessionstil veya Wiener Secession’dır.
Jeremy Howard’ın “Art Nouveau; International and National Styles in Europe” adlı eserinde şöyle bir tanım kullanılmıştır:
“19. yüzyıl ortalarından itibaren mimari ve süsleme sanatlarında önemli bir üretim alanı bulan Art Nouveau akımı en önemli eserlerini mimari ve iç mimari sahalarında vermekle beraber, ressamlar tarafından da uygulanmıştır. Gelişen teknolojinin dürtüsüyle ortaya çıkan modern yaşamın iç arayışlarını daha çok sanayinin gücü karşısında insanın içine düştüğü şaşkınlığı yansıtan Art Nouveau geleneksel sanat anlayışına karşı çıkarak yeni ifade ve uygulama alanları ve yeni ifade biçimleri bulmaya çalışırken, Japon sanatının çekici cazibesiyle egzotik sanatlara ve aynı zamanda da Avrupa’nın gotik geçmişine yönelmiştir. Yaratıcılık sürecinde, doğaya öykünürken, el sanatlarını kullanmıştır. Çok yumuşak, kıvrak ve kıvrımlı çizgilerin hakim olduğu yaratılarında süslemeyi ön plana çıkartarak, sanayiye bağlı bir tarzı benimseme eğiliminde olmuştur. Alışılmışın dışında olması hedeflenen eserlerinin çok renkli oluşu özellikle ruha hitap ediş açısından öneme haizdir.”
19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu açısından da pek çok değişimin yaşandığı bir dönemdir. İmparatorluk çok uzun yıllardan beri Avrupalı değerlerin kendi ülkesindeki yansımasına önem vermiştir. Bu dönemde Art Nouveau akımı Osmanlı mimarisinde de yaygınlaşmış ve ilk örnekleri verilmiştir. Osmanlı Sarayı ile kehribar ticareti yapan Musevi asıllı Levi Kehbarcı tarafından 1909 yılında Kadıköy’ün Yel değirmeni semtinde yaptırılan İtalyan Apartmanı (Valpreda Apartmanı) 7 katlı ve 14 daireli yapısıyla Anadolu Yakası’nın ilk iki apartmanından birisi olmuştur. Haydarpaşa Garı’nın yapımında çalışan Alman mühendislere yaptırılan bu binanın taş süslemeleri İtalyan taş ustalarına yaptırılmış ve bu sayede Art Nouveau’nun uygulandığı yapılardan biri olma özelliğine sahiptir. Hemen yanındaki diğer binanın ismi ise Kehribarcı olmuştur.
Art Nouveau, 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte etkisini yitirmeye başlamıştır. Ancak bu akımın getirdiği özgün tasarım dili 20. yüzyılın birçok sanat ve tasarım akımını etkilemiştir. Art Deco, Modernizm ve Bauhaus gibi hareketler, Art Nouveau’dan izler taşımaktadır.
KAYNAKÇA
Abdullah Ayaydın, Art Nouevau Akımına 21. Yüzyıl Perspektifinden Bir Bakış, Ulakbilge, Cilt:3, Sayı:6 2015.
Gözde Karagöz, Doğaya Öykünme: Art Nouevau Mimarlığı, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007.
Hasan Sercan Sağlam, Kadıköy Tarihi Kent Merkezinde Tematik Bir Mimari Miras Rotası Denemesi, 1st International Architecture, Art and Design Symposium, Oct 2022, Ankara, Turkey. pp.202-222.
Görsel: Gözde İrem Yükselen, 03.01.2025.