Hyllarima antik kentinde 2021 yılında başlayan kazı çalışmaları aralıksız sürüyor. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin (MSKÜ) destekleriyle yürütülen Asarcık Tepesi kazılarında, Anadolu Selçuklu Dönemi ile Hitit Uygarlığından Orta Tunç Çağı’na uzanan kültür tabakalarına ulaşıldı.
Asarcık Tepesi kazıları, MSKÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Özer’in bilimsel sorumluluğunda 2022 yılının Mayıs ayında başlanmış. Muğla’nın Kavaklıdere ilçesinde bulunan Asarcık Tepesi’nde 2 yıldır devam eden kazılarda, Anadolu Selçuklu Dönemi’ne, Hitit Uygarlığına ve Orta Tunç Çağı’na ait bulgular elde edilmiş.
İLK YERLEŞİM MİLLATAN ÖNCE 3 BİNLİ YILLARA AİT
Kazı Başkanı Doç. Dr. Bekir Özer, bugüne kadar gerçekleştirilen kazı ve araştırmalar sonucunda Asarcık Tepe’de yerleşimin MÖ 3. bin yılın sonuna işaretlendiğini söyledi. Kazı sorumlusu Doç. Dr. Bekir Özer, Asarcık Tepesi çalışmalarına ilişkin şunları söyledi:
“Oldukça dik bir tepenin düzlüğünde konumlanan yerleşim izleri, sonraki kültürel dönemlerde sürekli tahrip edilmiştir. Bu nedenle Asarcık Tepe’nin kültürel sürekliliğini oluşturan tabakalar Orta Çağ ve Erken Hellenistik Dönem dışında son derece sınırlı veriyle günümüze ulaşmıştır. MÖ 2. bin yıl yaşam izlerini taş ve kerpicin yapı malzemesi olarak kullanıldığı mekân temelleri oluşturur. Yine bu mekanlar ile bağlantılı çoğunlukla çanak çömlekten oluşan; yer yer taş alet ve dokumacılığın izlerinin işareti olan ağırşakların ele geçirildiği materyal kültürü bileşenleri ile de karşılaşılmıştır. MÖ 1200 ile MÖ 330-320 yılları arasında yerleşimin devam ettiğini ise Kıyı Ege ve İç Batı Anadolu ile bağlantılı çanak çömlek buluntular kanıtlar. Bu süreç ile ilişkili tepenin doğu ve güney yamaçlarında yer yer iyi korunmuş olduğu gözlenen Demir Çağı suruna ait kalıntılar görülebilmektedir.”
2.5 METRE YÜKSEKLİĞİNDE SUR DUVARLARI
Kazı Başkanı Doç. Dr. Bekir Özer, Tepede karşılaşılan son kültür döneminin Orta Çağ ile ilişkili olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün buraya gelen birini yer yer 3,5 metre yüksekliğinde korunmuş kuleler ile desteklenmiş; 2,5 metre yüksekliğinde ve 2 metre kalınlığında sur duvarları karşılar. Savunma sisteminin içi son derece sık bir mimari dokuya sahiptir. Bazı mekanlarda gerçekleştirdiğimiz çalışmalar ve sur duvarı üzerinde özellikle kapıların olduğu bölümdeki kazılar, tepenin MS 13. yüzyılın ilk yarısında yangın geçirdiğine işaret eder. Bu veri bizi şaşırtmaz çünkü bölgenin Menderes Vadisi üzerinden gelen Türk akınlarıyla fethedilmesinin somut arkeolojik kanıtı olarak görülmelidir. Dolayısıyla Asarcık Tepe’nin bulunduğu bölge çağlar boyunca güneybatı Anadolu’yu hakimiyeti altına almak isteyen tüm güçlerin zorunlu geçiş güzergahlarından biridir. Söz konusu bu durum günümüze ulaşmış arkeolojik mirasın oluşmasına da yansımıştır.”
Özer, kazıda ekip dışında Antik kentin bulunduğu Derebağ Mahallesinde yaşayan kadınlarında çalıştığını söyledi.
KAZIDA ÇALIŞAN KÖYLÜ KADINLAR
Kavaklıdere İlçesinin Derebağ Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Hyllarima antik kentinde 2021 yılında başlayan kazılarda, antik kentin bulunduğu mahallede yaşayan kadınlar çalışıyorlar. Gün boyunca tarihle iç içe çalışan kadınlar, güneşin altında çalışmaya aldırış etmiyorlar. Kadınları en çok sevindiren şey ise kazı esnasında buldukları sikke, çanak, çömlek gibi tarihi eserler.
Kazıda başladığı günden beri 3 yıldır aralıksız çalışan Derebağ Mahallesi sakinlerinden 2 çocuk annesi Fatma Canbaz, kazılarda çalışmayı çok sevdiğini anlatarak, şunları söyledi:
“Bugüne kadar kazılarda 10’a yakın sikke buldum, çok sayıda çanak çömlekte buldum. Kazıda çalışarak aynı zamanda aile bütçeme katkı da sağlıyorum. Çocuklarıma kazı ve bölgemizin tarihi hakkında öğrendiklerimi anlatıyorum. Çocuklarım da benim kazıda çalıştığımı arkadaşlarına anlatıyorlar. Bu çok güzel bir duygu. Antik kent hakkında bilgiler ediniyoruz. Tarihi sevmeye başladık”
Hyllarima antik kentinde yürütülen kazı ve restorasyon çalışmalarında görev alan kadınlar şunları söylediler:
“Bu işi yaptığımız için mutluyuz. Toprak altından bir eseri çıkarmanın verdiği heyecanı hiçbir şeye değişmeyiz. Bugüne kadar çok sayıda sikke, çanak çömlek ve eseri biz bulduk. Hepimiz işimizi Severek yapıyoruz. Gün boyunca tarihle içi içe olmak farklı bir duygu. Antik kenti zaman zaman Türkiye’nin farklı kentlerinden ziyarete gelenler, kazı çalışmalarını kadınların yaptığını öğrenince önce şaşırıyorlar, sonra mutlu oluyorlar. Aramızda ev hanımı olanda var, Çiftçilik yapanda. Hepimiz Derebağ Mahallesindeniz”
HYLLARİMA ANTİK KENTİ
Hyllarima, bölge yerleşimleri arasında kalıntıları korunarak bugüne ulaşmış ender kentlerden biridir. Marsyas (Çine Çayı) ve Harpasos (Akçay) Vadileri arasında dağlık bir alanda yer alan kent, Menderes vadisini İç Karia ve oradan da kıyı kesimlere bağlayan önemli bir geçiş noktası üzerinde yer alır. Kentteki ilk yerleşimin tarihi Hitit dönemine (Günümüzden 3500-4000 yıl önce) kadar gitse de günümüzde ayakta kalan yapılar Klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerine aittir.
Yaklaşık 2 km uzunluğunda surlarla çevrilmiş Hyllarima yerleşiminin doğu yarısı, savunması kolay bir kaya kütlesi üzerinde yer alır. Kentin bu bölümünde Aphrodisias yönüne açılan Doğu Kapı ve buradan tümülüs (kahraman mezarı), bouleuterion (meclis binası) ve agoraya (pazar yeri) ulaşan doğu-batı yönlü ana cadde, batı bölümünde anıtsal teras duvarları ve gerisindeki yapı kalıntıları yer alır.
Kentin orta bölümü tiyatro, bouleuterion (meclis binası), agora (pazar yeri) gibi önemli kamu yapılarına ayrılmıştır. Batı yarısında ise konut alanları yer alır. Nekropol alanı (mezarlık alanı) ise kentin güneydoğusunda yerleşiktir. Sur duvarları ve anıtsal teras duvarlarında kullanılan taşlar, doğrudan yerleşimin bulunduğu bölgeden temin edilmiş, anıtsal yapılarda kullanılan mermerlerin ise kentin doğusundaki mermer ocaklarından getirildiği anlaşılmıştır.