Ahlak bir toplumun içinde yaşayan insanların davranışlarını ve birbirleri ile olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla oluşturulmuş normlar ve değerler silsilesidir. Günümüzde ve geçmişte var olan her toplumun ahlak kuralları farklıdır. Her kültürün değerler ve ahlak yargılama sistemi farklıdır. Ahlak kabaca insanlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyler. Bugün yasa dediğimiz şeyde aslında ahlakın bir çeşididir. Çünkü yasalar kültürel olarak toplumun yanlış ve ahlak dışı gördüğü şeyleri kurallar ile engellemeye çalışmaktadır.
Aristoteles’e göre kimler yapılanın doğru ve yanlış olduğunu belirleyebilir? Bunun cevabı basittir. Örneğin bir makinenin çalışma prensibi ile ilgili bize en iyi bilgiyi o makineyi tasarlayan mühendis verebilir. Fakat ahlak konusunda toplumun çoğunun kararlarına uymak doğru değildir. Çünkü toplum bu makineyi tasarlayan değildir. Bu konularda deneyim sahibi ve bilgili insanların görüşleri yabana atılmamalıdır.
Mutlak ahlak adı altında bin yıllar öncesinde yanlış kılınmış şeylere körü körüne bağlanmak doğru değildir. Günümüzde ahlak kavramına bakarsak; köleliğe inanmadığımızı, kibar olmayı, hayvanlara iyi davranmayı ve kadınlar ile erkekler için eşit adalet anlayışı istediğimizi görürüz. Bunlar göz önünde bulundurulunca şunu fark etmek mümkündür; “içinde yaşadığımız toplumun ahlak kurallarını bizler belirleyebiliriz. Dayatılan ahlak kuralları her zaman doğru olmayabilir.”
Örneğin Arabistan’da erkeklerin el ele tutuşup yürümesi arkadaşlığı temsil etmektedir. Fakat Hollanda’da bu durum belki de eşcinsel hatta sevgili olduklarını göstermektedir. Farklı iki ülkede var olan bu durum her iki ülkede de farklı yorumlanmaktadır. İşte bu durum bizlere mutlak bir ahlak kuralının doğru olmadığını göstermektedir.
Peki koyulan bu ahlak kuralları ile ilgili şu soruyu kaçımız sorabiliyoruz? Bu kurallar neye göre doğru, kime göre doğru? Bu soruların yanında örnek verilen bu durumun ayıplanmasını da yanlış olarak göremeyiz. Mesela ülkemizde el ele tutuşarak yürüyen iki erkek toplumun büyük bir kesimi tarafından ayıplanabilir. Çünkü toplum daha önce bu durumun örneğini görmemiş ve belki de bin yıllardır bu durum ayıp olarak karşılanmıştır.
Aslında yapılması gereken, kişilere ahlak kurallarını dayatmak yerine gerçek ahlaksızlıklara karşı bir olmaktır.
Nedir bu gerçek ahlaksızlıklar?
· Kadına, hayvana, çocuğa ve bireye uygulanan şiddet ahlaksızlıktır.
· Başkalarının hakkını gasp etmek ahlaksızlıktır.
· Psikolojik ve fiziki baskı ahlaksızlıktır.
· Gençlere yapılan toplum baskıları ahlaksızlıktır.
Bu liste binlerce madde ile uzayıp gider. Ahlak kavramı toplum tarafından dayatılabilecek bir şey olmadığı gibi, çoğunluğun kabul ettiği ahlak kavramının da doğru olduğu söylenemez. Ahlak kuralları, toplumun içinde yaşayan ve konusunda uzman olan kişilerin düşünceleri alınmadan karar verilebilecek kadar basit bir kavram değildir. En büyük ahlaksızlıklardan birisi kendi ahlak kavramlarına göre başka bireylerin ahlaklarını yargılamaktır.
“Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalara ve milli gelirine değil, o insanların ahlâki değerlerine bağlıdır.”